Geçtiğimiz gün Gebze’de
yaşanan o utanç verici görüntü hâlâ toplumun vicdanında yankılanıyor: Evlatlarının gözleri önünde tokat yiyen bir baba. Düşünsenize; çocuk için baba, hayatta güvenin, cesaretin ve
gururun simgesidir. Bir babanın, gözleri önünde aşağılanması, aslında sadece
ona atılan tokat değil, bütün bir toplumun değerlerine atılmış tokattır.
Ve ben de evlat sahibi bir baba olarak böyle bir yazı yazmak istedim.
Mahalle Kültürü Vardı, Rajon Vardı
80’lerde, 90’larda mahalle kültürü bambaşkaydı.
Kabadayı denilen mahalle abileri vardı ama bugünkü gibi mafyamatik, dizilerden
fırlamış, şiddetle beslenen tipler değildi. Onlar, mahallenin güvenlik
kamerası, vicdan terazisi ve en önemlisi de huzur kapısıydı.
Bir kadın sokakta yürürken yan gözle bakılmazdı. Bir baba,
çocuğunun ve eşinin yanında aşağılanmazdı. Bir anneye, bacıya el kaldırmak
bırakın yapılmayı, düşünülmesi bile “adamlıktan çıkmak” demekti. Mahalle
abileri, usulünce uyarır, gerektiğinde kulağını çeker ama mesele orada
kapanırdı.
Bugün ise tablo değişti. Yozlaşma mahalleye değil,
ekranlara taşındı. Ve ekranlardan tekrar hayatın içine sızdı.
Dizilerin ve Programların Yozlaştırdığı Nesil
Artık gençlerin rol modeli; kitap yazan, bilim üreten,
sanatıyla topluma yön veren insanlar değil. Rol modelleri dizilerde silah
sallayan, masaya yumruk vuran, herkesi aşağılayan sözde “karizmatik” tipler.
Bir bakın son 20 yılın en popüler dizilerine:
- Kurtlar
Vadisi ile başlayan “mafya romantizmi”
- Çukur
ile mahalle kültürünün “çete kültürüne” dönüştürülmesi
- Aşk-ı
Memnu, Yasak Elma, Sadakatsiz
gibi dizilerde aldatma, entrika, yalan ve ihanet “normal aile ilişkisi”
gibi işlendi
- Ve
ismini sayamadığımız onlarca dizi
ve saçma sapan evlilik programları ile sabah kuşağı programları…
Bu diziler gençlerin zihninde şu algıyı yarattı: “Güçlüysen haklısın, paran
varsa saygı görürsün başkasının namusu dahil her şeye sahip olursun, s*lahın ve
adamın varsa sözün geçer.”
Oysa bizim mahalle abileri bilirlerdi ki, güç parayla
değil, onurla ölçülür. Saygı, korkutarak değil, güven vererek kazanılır.
Kadına Şiddetin Normalleşmesi
Bugün sosyal medyada neredeyse her gün, sokak ortasında
eşini döven, sevgilisine şiddet uygulayan ya da annesini azarlayan erkeklerin
görüntülerine rastlıyoruz. Oysa bir zamanlar mahallenin en ağır kuralı şuydu:
“Kadına el kalkmaz.”
Eskiden böyle bir şey yaşansa, mahallenin ortasında ibreti
âlem için hesabı sorulurdu. Bugünse insanlar telefonlarına sarılıyor, videoya
çekiyor ama kimse kılını kıpırdatmıyor. İşte bu da yozlaşmanın en acı göstergesi.
Medyanın ve Fenomenlerin Sorumluluğu
Bugün sadece diziler değil, televizyon programları ve
sosyal medya fenomenleri de aynı çarpık rol modelleri üretiyor.
- Magazin
programlarında “aşk skandalları” övülüyor.
- Reality
show’larda kavga eden, birbirine hakaret eden insanlar reyting rekorları
kırıyor.
- Sosyal
medyada “lüks arabalar, sahte zenginlik, kolay yoldan köşeyi dönme”
üzerine kurulu hayatlar gençlere pazarlanıyor.
Böyle bir ortamda yetişen gençler, gerçek kahramanları
değil, sahte mafyaları idol alıyor.
Asıl Rol Modellerimiz Kim?
Bizim gerçek rol modellerimiz hiçbir zaman ekrandaki mafya
tipleri olmadı, olmayacak da.
- Her
şeyden önce bu ülkeyi yoktan var eden, milleti esaretten kurtarıp
özgürlüğe kavuşturan Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk.
- Gece
gündüz demeden bilim için çalışan, insanlığın geleceğini aydınlatan bilim
insanları.
- Kalemiyle
toplumu uyandıran yazarlar, şairler, düşünürler.
- Ay-yıldızlı
bayrağı şerefle temsil eden başarılı sporcular.
- Vatanı
için canını hiçe sayan, adı sanı duyulmamış isimsiz kahramanlar.
- Hak,
hukuk ve adaletten ayrılmayan, yüreğiyle doğruluğu savunan, vicdanlı ve
dürüst insanlar.
·
Bizim
gerçek rol modellerimiz;
mahallesinde çocukların top oynayacağı alan için belediyeye dilekçe veren
mahalle muhtarıdır.
Sınıfta bir öğrenciyi ayakkabısız
gören ve kendi maaşıyla ona ayakkabı alan öğretmendir.
Bir annenin, eşinin, çocuğunun
yanında dimdik durabilen babadır.
Gerçek kahramanlık, eline tesbih ve silah
alan değil; çocuğunun gözünde güvenilir bir baba, eşinin gözünde yıkılmaz bir eş, mahallesinin gözünde dik duran bir adam olabilmektedir. İşte
asıl kahramanlarımız bunlardır.
Gerçek kahramanlık;
silah taşımakta değil, ekmeğini paylaşmakta, haksızlığa karşı dik durmakta,
çocuğunun gözünde güven duyulan bir baba
olabilmektedir.
Son Sözüm şudur ki;
Gebze’de yaşanan o tokat, aslında hepimizin yüzüne
inmiştir. Eğer biz bu yozlaşmaya,
bu mafyamatik yaşantıya, bu dizilere ve sahte rol modellere karşı sesimizi yükseltmezsek;
yarın bu tokatlar çocuklarımızın
ruhuna inecek.
Unutmayalım:
- Gerçek
güç onurdur.
- Gerçek
karizma ahlaktır.
- Gerçek
rol modeller vicdanı olanlardır.
- Gerçek
kahramanlık, koruyup kollamaktır.
Bizim yeniden hatırlamamız gereken şey, 80’lerin 90’ların mahalle kültürüdür. Çünkü orada şiddet değil, edep;
korku değil, saygı;
yozlaşma değil, güven vardı.
Kalın sağlıcakla…
Ebubekir
YUCA
Yorumlar
Turegine Emegine Kalemine Sağlık gerçekten Çoooook güzel bir Yazı Tercüman olmuşsun bizlere Yazıklar olsun Toplumu insanları bu hale getiren Gereksiz İnsan Ziyanlarına
2 0
Çok güzel bir yazı olmuş gerçekten hatirlamamiz gereken kültürlerimiz var .En son çocukluğu biz yaşadık sanırım . Dediğiniz gibi gerçek rol modellerimizi hatırlamak zorundayız
2 0
Umudununu kaybetmiş bir gençlik, adeletli gelir dağılımı olmayan bir sistem, güçlünün ve zenginin ceza almadığı, hukuku istediği şekle sokan bir adalet sistemi, alınterinin para etmediği, emeğin sonuna kadar sömürüldüğü bu kapitalist düzen ancak iyilerin yönettiği bir sisteme dönüşmediği ve değişmediği sürece umut kaf dağının ardında bir anka kuşu olmaya devam edecek. Yazınınız doğru tesbitler içeriyor, başarılar diliyorum.
1 0
Kalemine ve yüreğine sağlık güzel abim çok doğru yerlere parmak basmışsın büyüğe saygıyı biz evimizin içinde kaybettik tabiki mahallede olması kaçınılmazdı teşekkür ederim çok önemli konuya deginmissin
0 0
Ellerine sağlık çok güzel bir yazi olmus bugünü ve gerçekleri kaleme almışsın. Umarım devleti yönetenler de birgun bu gerçekleri farkeder ve ona gore bir çalışma içine girerler
0 0
Güncel olduğu kadar, bir o kadar da yakın zamanın yer etmiş önemli bir sorununa geçmişten bugüne örneklerle güzel bir yazı olmuş.
0 0