Son günlerde
ekranlarımıza düşen şiddet görüntüleri hepimizin yüreğini yakıyor. Henüz 15–16
yaşındaki çocukların ellerinde bıçaklarla başka çocuklara saldırdığına,
öldüresiye dövdüğüne tanıklık ediyoruz. En acısı ise şu: Bu vahşetin ardından
saldırgan çocuklar birkaç saat içinde serbest kalıyor. “Ev hapsi” denilen, ceza
mı tatil mi olduğu belli olmayan kararlarla yeniden aramızda dolaşıyorlar.
Bugün
hepimiz biliyoruz ki sosyal medya olmasa bu olayların çoğu sessizce
kapanacak. Toplumun vicdanı orada ayağa kalkıyor, orada tepki büyüyor. Ama
şu soruyu sormadan edemiyoruz: Bir çocuğun hayatı, sosyal medyanın gündem
hızına mı emanet edilmeli?
Bu ülkede
Ahmet Manguzi cinayetinde de gördük: Katil yine bir çocuktu. Bugün yaşananlar
bize şunu gösteriyor: Ceza sistemi caydırıcılığını yitirdiğinde çocukların
ellerinde bıçak, sokaklarda kol gezmesi an meselesi. “Ev hapsi” denilen
uygulama ise bir cezadan çok oyun molasına dönüşmüş durumda.
Bursa’dan ve
Türkiye’nin dört bir yanından yükselen ses aynı:
Cezasızlık, suçu büyütür.
Adalet sistemi korkutucu değil ama caydırıcı olmalı. Çünkü bugün görmezden
geldiğimiz her olay, yarın bizim kapımızı çalacak yeni bir trajediye dönüşür.
Toplumda olmaması gereken kişilerin toplumun içinde tutulması için illa birilerinin mi ölmesi gerekiyor? Bu sorunun cevabı hepimizin vicdanında gizli. Ama unutmayalım: Her gecikmiş adalet, yeni bir suçun ve yeni bir can kaybının kapısını aralıyor.
Esra Yalçın Ünal
Yorumlar
Duygularımıza tercüman olmuşsunuz, kaleminize güç, yüreğinize sağlık.” Malesef ki;Caydırıcı olmayan cezalar, çocuklarımızın geleceğini karartıyor :(
2 0