Bizim
memleketin iki kutsalı var:
Biri, randevusu başlı başına dert… Hadi randevuyu mucizeyle
aldın diyelim; bu sefer süresi bol sürprizli, kutsal Schengen vizesi!
Diğeri ise kendini tapu kadastroya kayıtlı sananların işgal
ettiği, kutsal sol şerit!
İkisi de kimseye kolay kolay nasip olmayanlardan…
Randevu bulmak için gece 03:00’te siteyi yenileyen de, sol
şeridi 90’la kapatan da aynı kafadan:
“Sen kimsin de geçeceksin?”
Schengen konsolosları gün vermiyor, sol şerit efendisi yol
vermiyor…
Yani biri Avrupa’ya almıyor, öteki anayolda Schengen’den hızlı red
basıyor!
İkisinde de mesaj net:
“Canın istediği gibi geçemezsin hocam!”
Sol Şerit Aşkı: Bir Üstünlük Tutkusu
Sol şerit aşkı, bir hız meselesi değil; tam bir üstünlük
tutkusu! Yolun tapusu yok ama davranış tapulu.
Arkadan selektörle rica et, kornayla yalvar… Hepsi boş! Çünkü o şerit, onların
krallığı!
Schengen Vizesi: Evrak Fetişizmi ve Güven
Sorunu
Vize derdi aslında sadece Avrupa’ya girmek, seyahat etmek
değil; tam açılımıyla bir sabır sınavı!
- Dosya
kalınlaştıkça güven azalıyor → güven sorunu
- Evrak
arttıkça şüphe büyüyor → evrak fetişizmi
Her defasında “biz size pek güvenmedik” bakışıyla, yıllarca
süren psikolojik bir sınav…
Sanki Avrupa bizsiz çok güvenli de biz girince bozulacak!
Üstün Gelme Psikolojisi
Aslında mesele sadece yol vermemek ya da randevu bulamamak
değil; mesele yıllardır süren bu “üstün gelme” psikolojisi.
Günün sonunda fark ettim ki;
- Avrupa
kapısı da otoyol kapısı da aynı:
Kimisi “giremezsin” diyor, kimisi “geçemezsin.”
Son Söz
İkisinin de reçetesi aynı galiba:
Biraz sabır, biraz dua ve biraz da şans!
Sebla Pamir Güler
Yorumlar
Valla çok değişik bir yazı olmuş kaleminize sağlık.. Sürekli yurt dışı ziyareti yapan biri olarak.. "Avrupa kapısı da otoyol kapısı da aynı" çok mantıklı valla..
2 0
Maalesef ülkemizdeki tüm yollar çok bozuk olduğundan tüm geçiş yolları kapalı. Kalemine sağlık Sebla'cım
0 0