Son günlerde yaşadıklarımız bir tiyatro sahnesi gibi:
Bir şaka yapılıyor, ardından tutuklama geliyor.
Bir sahne kıyafeti giyiliyor, gözaltı kapıda.
Bir şarkı söyleniyor, soluğu ifade odasında alıyoruz.
Mesele
Bu Değil
Elbette bu örneklerin birçoğunun içeriğini tasvip
etmiyoruz; hatta bazısını duymak, görmek bile istemiyoruz.
Ama işte mesele bu değil.
Mesele artık şakanın, sahnenin, şarkının polis zoru ile
sınırlandırılması.
Ve
daha vahimi, buna yavaş yavaş alışmamız.
Dün “olmaz öyle şey” dediğimiz şeylere, bugün “eh, yine
oldu” gözüyle bakmaya başlamamız.
Özgürlük
Nedir?
Sanatın mizahla, müziğin sözle, sahnenin kıyafetle var
olduğunu unutuyoruz. Oysa özgürlük dediğimiz şey tam da bunları tartışabilme,
gülüp geçebilme, beğenmeyip kanal değiştirebilme hakkı değil mi?
Bir şakanın sınırını karakol çizmemeli.
Bir elbisenin boyunu ifade odası ölçmemeli.
Bir şarkının nakaratını mahkeme belirlememeli.
Son
Söz
Bizim dileğimiz çok basit: Gülüşümüzden melodimize,
sahnemizden sözümüze kadar hepsi özgür kalsın.
Çünkü özgürlük, polis zoruyla değil, kalbin onayıyla yaşanır.
Yorumlar
Muhtesem
0 0